‘’Nitekim buralara geldik..’’
Buydu bana kurduğu son cümle. Sonrada sessiz sedasız gitti.
Cenaze namazına katılmıştık. Tabi haberi varsa bizden. Kalabalık bir grup vardı orda. Terzi Mesut , Kasap Ahmet , Kobra Nejdet , Bomba Rıza ve mahallenin adları henüz ünlenmemiş delikanlıları. Hepsi üzgün ve içine kapanıktı o gün. Her zaman gülmezlerdi evet ama , bugün sanki kollarını bile kaldıracak halleri yoktu. Kimsesiz kalmış gibiydi çoğu , ben dertli sigara nasıl içilir ilk bu cenazede gördüm. Ardı arkası kesilmiyor gibiydi. Açıkhavada bile sürekli bir bulut hali.
Tabi sadece mahallenin
sakinleri değil , camii de her vakit namaz kılan , uzaktan yakından gelen
herkes dini vecibeleri olarak merhuma son görevlerini yerine getirmek üzere
hazırda bekliyordu. Bazıları merhumu tanıyor , bazılarıda eşten dosttan
merhumun kim olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Bazılarının ağzının açık kaldığı
oluyordu öğrendiğinde , kimisi de yüzünü buruşturup hiç sormamış gibi devam
ediyordu görevine. Farklı bir ruh haliydi bu cenazeler. Belki hiç tanımadığın
bilmediğin birinin yanındasın ve farkında değilsin , belki de hayatının bir
yerinden geçmiştir öteki tarafa yolcu ettiğimiz kim bilir. Akıllarda sadece
örfümüzün bize emaneti olan cenaze töreni vardır. Ötesi berisi fazla da
sorgulanmaz.
Ben onu 8 yaşımdan beri tanırım. Babamın işleri nedeniyle yerleştiğimiz bu mahallede geçirdim çocukluğumun altın yıllarını. Önceleri kaba , korkutucu , uzak durulması gereken biri gibi gelirdi gözüme. Tanımadığımız her yabancı gibi o günlerde. Sonrasında ise sıcacık ekmek almış evine giderken , acıkan çocukların ‘’Rahmi Amca , Rahmi Amca!!’’ diye bağırışlarını duyardım. Bir bakardım kırıp bölüştürmekten elinde ekmek kalmamış , tekrar almak için fırına geri dönerdi.
-
‘’ Ya bu çocuklar yok mu’’ diye dert yanardı
burnu birazca büyük Rizeli fırın sahibi Bilal Bey’e. – ‘’ Napsınlar onlarda be
Rahmi , seni bekliyorlar belli ki aynı saatte.’’ Diye düşüncesini
söyleyiverirdi.
Sonra bir muhabbetlerine tanık
olmuştum bizim Rahmi Amcayla Fırıncı Bilal Amcanın ;
‘’Eskiden çöpleri karıştırıyordu bu mahallenin çocukları Rahmi , sonra
sen geldin eski köye yeni adet
geldi. Mahalleye huzur getirdin’’.
-
Yok ya öyle deme , elbet birşeyler bulunurdu
Bilal hocam.
-
Yok yok Rahmi. Kendini övmeyi sevmezsin
bilirim ama hakkın yenmez. Kimse yiyemez hakkını burada.
-
Allah razı olsun. Hepimize nasip etsin.
Bugün anlaşıldı , kimin neden daha çok
sevildiği , kimin cenazesinin daha kalabalık olacağı , kimler gönüllerde daha
fazla taht kurmuş. Çocukluğum ve gençliğimde çözemediğim bazı soruları bugün
cevaplıyordum kafamda , ve eminim ki yalnız değildim. Hepimizin Rahmi Amcasıydı
o. Biraz sertti , biraz kabadayı. Velhasıl yufka gibi bir kalbi , mangal gibi
de yüreği vardı. Belinde altı patları olmadan dolaşmaz , her esnafa selamını
verir , mahallenin çocuklarına delikanlılarına ihtiyaçlarını sormadan geçmezdi.
Çok insan borçlandı ona , kimisini es geçti , kimisine kimsenin
birbirine yapmayacağı olanaklar verdi. Etrafta yaptıklarının duyulmasını
istemez , duyduğunda da ona bir daha iyilik yapmazdı. Cezasını böyle kesiverirdi.
Tabi bu iyi olanlara verilen bir cezaydı. Daha önceki senelerde , kanının hızlı
aktığı , Rahmi Amca’mızın Rahmi olduğu dönemde kavgaları , tartıştıkları yok
değil. Hatta bir keresinde namus belasına adam vurduğunu ama onu sevenlerden
birinin ‘’Sen bu mahalleye lazımsın abim , sen olmazsan halimiz ne olur , senin
yerine ben seve seve yatarım’’ diyerek hapisten kurtulduğunu da duydum.
‘’Neylersin
ölüm herkesin başında.
Uyudun
uyanamadın olacak.
Kimbilir
nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık
saltanatın olacak,
Taht misali o
musalla taşında.’’
Böyle demiş Cahit Sıtkı Tarancı zamanında. Şuan gözlerimin önünde olanda
buydu. Tek bir farkı vardı ; Rahmi Amca kalplerimizde de taht kurmuştu. Daha 4 gün önce Salı akşamıydı. Yine o
manzaralı koltuğuna oturmuş her zaman ki gibi sade Türk kahvesini içerken beni
görmüştü. ‘’ Gel ulan buraya kerata’’ demişti. Yanımdaki kız arkadaşıma mahcup
olur muyum diye düşünmedim bile , Rahmi Amca çağırıyorsa gitmeliydim. Oturduk
yan yana , kız arkadaşımıda kabul etti.
Sade kahvelerimizi söyledi ve anlattı ;
-
Bak oğlum ; önce doğru olmalı insan. Sağa
veya sola kaymamalı dik durmalı. Yaptığından pişman olmamalı ya da pişman
olacak şeyi yapmamalı. Bak ben bunları hep uyguladım. Öyle boş konuşmam ha..
-Gülümsedi burada. – Hep iyi den ve doğru olandan yana durdum. Allah yolumuzu
açık etti , iyilik nasip etti , nitekim buralara geldik. ‘’
Şimdi naaşı öylece bir tabut içinde durmuş ve havanın rüzgarında örtüsü
biraz dağılırken , bende ona bakarak ağzımdan ancak onu mırıldanabildim ;
‘’Nitekim buralara geldik Rahmi Amca...’’
Biraz once bir film izledim ve agladim. Ustune bunu da okuyunca tekrar basladim.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz Ahmet Bey
SilTesekkür ederiz Ahmet bey
YanıtlaSilOlmuş bu!! Tebrikler ...
YanıtlaSilTeşekkürler Değerli kardeşim..
Sil